14 Ağu 2016

İzlanda'ya Özgü Masalsı Bir Korku Müziği: Kira Kira


Kira Kira birçok İzlandalı artist gibi sanatın her dalında deneyselliği ve kalıpların dışına çıkıp alışılmışın dışında bir yaratıcılığı savunan karşı-sanat felsefesinin müzikal göstergesidir.

Kira Kira, multi-enstrümentalist Kristín Björk Kristjánsdóttir'in sahnede kullandığı bir isim. Aslında onun müzikal geçmişi Kira Kira projesinden önce başlıyor. 1997'den 99'a kadar múm grubunun da etkileşimde olduğu Spúnk isimli bir grupta başlamıştı müzik kariyerine. Spúnk dağıldıktan sonra kendi solo projesine başlayan Kristín, isminin kısaltılmış hali olan Kira Kira ismiyle kariyerine devam etti.

2005 yılında ilk albümü "Skotta" Smekkleysa Records tarafından çıktı. Jóhann Jóhannsson ve Hilmar Jensson gibi tanıdık isimler albüm çalışmalarında yer aldı. Albümün sanat çalışmaları ise Kristín'e ait.

Kira Kira şarkılarında kendi çocuksu vokalinin yanı sıra İzlanda'nın doğal seslerini ve küçük hayvan seslerini masalsı tınılarla buluşturup üzerine ürkütücü ambientlar ekleyerek dinleyicilerinde bir yandan masumâne duygular uyandırıp diğer yandan onları ürpertiyor. Masumiyet-kötülük çatışkısı üzerinde kafa yormak yalnızca felsefenin ve edebiyatın bir uğraşısı değildi. Kira Kira bu femoneni müzikte kullanarak bir çeşit dadaist tavırla müziğin kalıpları dışına çıkmayı başardı. "Drakula Darling" şarkısı gotik edebiyattan esinlenmiş (Bram Stoker, "Dracula", 1897) bir korku karakterinin masala aktarılmış halidir. Drakula kötülüğü temsil etse de içinde bulunduğu atmosfer aslında bir çocuğun hayal dünyası kadar masum. Ancak ne masumiyet tam anlamıyla bir masumiyet, ne de kötülük tam anlamıyla bir kötülük. Bir yandan yavru kedi sesleri, bir yandan müzik kutularını anımsatan sevimli melodiler, fakat diğer yandan beyni örümcekleyen grotesk gürültüler şarkıda bir kargaşa yaratıyor. Kira Kira korkuyu ve kötülüğü temsil eden karanlık sesleri direkt vermek yerine onu bir çocuğun oyun alanına indirgiyor. Ve böylece paradoksal bir evren içinde iyi-kötü, güzel-çirkin ikilemlerini kafamızda bir sorgulatmaya sevk ediyor.



İkinci albümü "Our Map To The Monster Olympics" 2008'de yayımlandı. Albümün kadrosu ve ekipmanları bu sefer daha zengindi. "Skotta"da kullandığı kulak tırmalayan gürültüleri bir hayli azaltmış, gitar, klavye, org, kalimba, saksafon, vibrafon, keman, trampet, ukulele, klaviola gibi çok farklı, çeşitli ve deneysel enstrümanlar kullanarak yeni bir tat yakaladı. Melodilerin biraz daha huzura kavuştuğu bu albüm gotik korku teması yerine bir çocuğun hayal dünyasını ele alıyor. Bir lunapark ve hayvanlardan oluşan canavarlar yeni albümün temasına konuk oluyor. Şarkılar nispeten daha huzur verici. Korku atmosferinden arınmış, İzlanda'ya özgü sevimli tınılar yoğun bir şekilde kullanılmış. Ancak yer yer önceki albümden esintiler bazı şarkılarda hissedilebilir.


2012'de çıkarılan son albüm "Feathermagnetik" yine birçok enstrümanın kullanıldığı yoğun bir ambient albüm olmuş. "Skotta"daki korku temasından iyiden iyiye vazgeçen Kira Kira, masalsı tınıları da bir kenara bırakıp ambient, dark ambient ve drone semalarında yoluna devam etmiş. Aslında korkuyu dolaylı yollarla dinleyiciye aktarmak yerine doğrudan aktarımı olan dark ambient müziğini de kalıplar çerçevesinden yapmak yerine daha deneysel bir yöntemle yapmayı tercih etmiş. Bu da tam olarak Kira Kira'nın müziğinin ana karakterini oluşturan bir özellik. Şarkılarında mutlak suretle "Icelandic" dediğimiz İzlanda'ya özgü sesler kullanarak İzlanda'nın soğuk havasını şarkılarında hissettiriyor. Bu albümde herhangi bir neşe veya ışık söz konusu değil. Ancak Kira Kira burada da bir paradoksa nokta basıyor. Albümün sanat çalışmasında beşinci şarkı "Leave a Light On"un şarkı sözleri olan "Leave a light on for love. We can't see in the dark" notunu bırakarak sevgiye bir gönderme yaparken şarkılardaki karanlık hava çelişki yaratıyor. Kısacası Kira Kira gerek sanat çalışmaları, gerek yaptığı özgün/deneysel müzikle, gerekse de vermek istediği mesajla kalıpların dışına çıkarak neo-dadaist bir çizgide, müzik literatüründe "horror pop" dediğimiz bir tarzı icra ederek kategorize edilmeyecek bir alanda yer alıyor. İzlanda'nın coğrafi konumu, iklimi, atmosferi ve gelenekselciliği İzlandalı müzisyenlerde yaratıcılığı üst düzeylere çıkararak sanatta ve müzikte özerk bir hâkimiyetin temsiliyetini ortaya koyuyor. Müziğe karşı müzik, sanata karşı sanat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder