29 Ağu 2016

Bir Müzik Tanrıçası: Elizabeth Fraser


Cocteau Twins, This Mortal Coil, Massive Attack, Yann Tiersen, LOTR ve daha birçok projede onun ismi var. Dream pop, shoegaze, post-punk, gothic, ethereal wave, trip-hop… Sesinin uzanmadığı janr yok neredeyse. Elizabeth Fraser nereye dokunsa çiçekler açıyor.

29 Ağustos 1963’te İskoçya’da doğan ethereal ve soprano vokalin hiç şüphesiz en iyisi olan Elizabeth, aynı zaman Liz Fraser olarak da biliniyor. Yazdığı ucu açık,  soyut şarkı sözlerini İskoç aksanıyla ve en çok da nevi şahsına münhasır bir vokal kullanarak anlaması ve yeniden yorumlanması çok zor bir tarzla dile getirmiş.

Punk ve gothic müziğin Britanya'yı kasıp kavurduğu bir dönemde herkes İngiltere'nin, bilhassa sanayi kenti Manchester'ın kenar mahallelerinde dallanıp budaklanan öfkeli ve karanlık müzik gruplarını konuşurken İskoçya'da da bir hareketlilik söz konusuydu hiç kuşkusuz. Bir yanda Sex Pistols, Ramones gibi anarcho-punk akımından beslenen popüler kültür karşıtı avangart gruplar, bir yanda David Bowie, Siouxsie Sioux'dan etkilenen gothic gruplar, diğer yanda The Stooges, The Velvet Underground'dan etkilenen nispeten daha duygusal ve independent gruplar Britanya müziğinin mihenk taşlarını oluşturuyordu. Çünkü her jenerasyon kendinden sonraki jenerasyonları yoğun bir şekilde etkiliyor, besliyor ve zenginleştiriyordu. Özellikle David Bowie, The Velvet Underground, Siouxsie Sioux ve The Stooges bu yeni romantik kuşağın esin kaynağı olmuştu. Böyle bir ortamda plak şirketlerinin de avangart grupları desteklemesi müzikte yeni bir dönemin kapısını aralamıştı.

Cocteau Twins bu kuşağın daha dark safında yer alıyor. 1979'da İskoçya'nın Grangemouth şehrinde vokalde Elizabeth Fraser, gitarda Robin Guthrie ve basta Will Heggie tarafından kurulan grup The Birthday Party, Sex Pistols, Siouxsie And The Banshees ve Kate Bush gibi isimlerden etkilenmişti. Elizabeth (a.k.a Liz) bir disko barda dans ederken Robin ve Will'in dikkatini çeker. Bu kadar iyi dans edebilen bir kadın çok güzel şarkı da söyleyebilir diye düşünmüşlerdi. Liz ile tanışmaları da böyle olmuştu. Aslında daha önceden tanışıyorlardı. Robin Guthrie o diskonun DJ'lerindendi. Bu üçlü bir araya geldikten sonra müzik yapma konusunda hemfikir olurlar Cocteau Twins isminde mutabık kalırlar. Cocteau Twins ismi ise İskoç grup Johnny And The Self Abusers'ın (a.k.a Simple Minds) "The Cocteau Twins" isimli şarkısından geliyordu.

4AD ile birlikte çalışmaya başladıktan sonra stüdyoya giren grup Haziran 1982'de "Garlands" ismini verdiği debut albümüyle müzik dünyasına karanlık bir giriş yaptı. "Garlands" gerçekten de bilinen Cocteau Twins'ten bir hayli uzak, post-punk, goth ve ethereal wave atmosferinde ortaya koyulmuş bir albümdü. Özellikle Will Heggie'nin ürkütücü ritmik basları şarkıların ana hatlarını oluştururken, Robin Guthrie'nin Bauhaus'tan esintili gitar efektleri ile Liz'in titrek ve güçlü soprano vokaliyle birleşince Viktoryen dönemin gothic ürpertisi tadında bir albüm ortaya koyulmuştu.



Ertesi yıl Edinburgh'da yeni bir albüm için stüdyoya giren grup "Head Over Heels" albümünü 31 Ekim'de 4AD etiketiyle yayımlamıştı. Bas gitarist Heggie'nin albüm çalışmasında yer almamış Liz ile Robin beraber çıkarmıştı bu albümü. 10 şarkılık bu ikinci longplay albümde dikkate değer bir değişme var. Heggie'nin gothic bas sound'ları yerine daha ritmik davullar ve sert gitar ön plana çıkmış. Ancak daha da önemlisi Fraser, "Garlands" albümünde kullanmadığı soprano vokalini ilk kez ve güçlü bir şekilde kullanarak albümün en çok öne çıkan, dikkat çeken öğesi olmuştu. Ethereal wave'in en iyi örneklerinden biri olan bu albüm shoegaze müziğini de etkileyen önemli bir adımdır. Cocteau Twins için ise bir geçiş dönemiydi. Aslına bakılırsa Cocteau Twins için "Heaven or Las Vegas" dışında bütün albümler bir geçiş albümüydü. Her yeni albümde bir yenilik arayan grup sürekli sound değiştirerek kendileri için en iyisini arıyordu. "Head Over Heels" albümü dönemin müzik medyası tarafından olumlu eleştiriler ve yüksek notlar almıştı.



4AD şirketine bağlı ethereal grubu This Mortal Coil yeni albüm için Dead Can DanceCindytalk ve Cocteau Twins'e davet göndermişti. Bu muhteşem projede Lisa GerrardGordon Sharp, Elizabeth Fraser, Robin Guthrie ve kısa süre sonra Cocteau Twins'e katılacak olan Simon Raymonde da vardı. Londra'da Depeche Mode'un da girdiği Blackwings Studios'ta çalışmalar başladı. Elizabeth Fraser, Tim Buckley'nin efsane "Song to the Siren" şarkısını Robin'in minimalist gitar dokunuşlarıyla seslendirdi. Bu muhteşem yorum Elizabeth Fraser'ın belki de yaptığı en iyi işlerden biriydi.



1 Kasım'da 4AD plakçılık tarafından çıkarılan "Treasure" albümü Cocteau Twins koleksiyonlarının en iyileri arasındadır. Albümün bu kadar başarılı olmasının sırrı kuşkusuz Elizabeth Fraser'ın mitolojik karakterlerden esinlenerek yazdığı şarkı sözleriyle soprano vokalini güçlü bir şekilde öne sürmesinde saklıydı. Farklı dillerden kelimeleri bir araya getirip İskoç aksanıyla telaffuz ederek taklidi ve hatta anlaması neredeyse imkansız bir akışkanlıkla ortaya koyduğu mistik vokal onu eşsiz ve benzersiz bir noktaya taşıyordu. Elizabeth Fraser müzik dergileri tarafından bu yüzden "the voice of God" yakıştırmasını almıştı. Ve artık bu isimle anılmaya başladılar onu.



1986 Cocteau Twins için yine dolu dolu bir yıl olmuştu. Yeni stüdyoda iki deneysel EP'den sonra dördüncü LP albüm için start veren ekip 14 Nisan'da "Victorialand" uzunçalarını yine 4AD imzasıyla çıkarttı. Simon Raymonde'un yer almadığı 9 şarkılık bu albüm Robin Guthrie'nin yoğun ambientlarıyla, akustik gitarıyla ve Liz Fraser son derece hafif bir vokaliyle öne çıkıyor. Liz'in düşsel vokali, Robin'in ambient gitarı Cocteau Twins'i çok farklı bir noktaya taşımıştı. Dream pop'ın "definitive album" özelliğini taşıyan "Victorialand" hafif akustik dokunuşların da olduğu ritimsiz, sade, mütevazı ancak son derece düşsel bir atmosferde yapılmış benzersiz bir albümdür.



1986 sonbaharında ABD'li besteci Harold Budd ile birlikte stüdyoya girildi. Klasik Cocteau Twins tadında fakat Cocteau Twins ismi yerine Harold Budd / Simon Raymonde / Robin Guthrie / Elizabeth Fraser isminde 10 Kasım'da 4AD etiketiyle çıkarılan "The Moon And The Melodies" albümünde Dif Juz'dan Richard Thomas da saksafonuyla yer aldı. Albümün en çok göze çarpan şarkısı şüphesiz ki Liz'in o muhteşem vokaliyle "Sea, Swallow Me" oldu.



İki yıllık bir aranın ardından September Sound'da stüdyoya giren grup üzerinde çalıştığı yeni stüdyo albümünün Amerika baskısı için Capitol Records ile lisans sözleşmesi yaptı. Bu büyük bir anlaşmaydı. Büyük bir maddi getirinin yanında birtakım müzikal kaygıları da yanında getirdi. Özellikle böyle büyük bir plak şirketiyle anlaşma yapmak müzikte çizgi kaymasına neden olabiliyor. Robin Guthrie, Reflex dergisine şu demeci vermişti: "Bir problem yaşayacağımızı sanmıyorum. Ne istiyorsak onu yapmaya devam edeceğiz". "Blue Bell Knoll" 19 Eylül 1988'de yayımlandı. Ancak istenilen sonuç elde edilememişti. Ne müzikal anlamda, ne de beklenen destek anlamında.



September Sound stüdyosunda albüm kayıtlarına başlayan grup Ağustos 1990'da bir video klip ile birlikte yayımladığı "Iceblink Luck" single parçasından sonra 17 Eylül 1990'da hem kendisinin hem de shoegaze tarihinin en iyi albümlerinden birine imza attı. 4AD Records ile çıkardığı altıncı ve son albüm olan "Heaven or Las Vegas" 4AD menajeri Ivo Watts-Russell tarafından plak şirketinin gelmiş geçmiş en iyi albümü olarak değerlendirilmişti. 10 şarkılık bu LP albüm Cocteau Twins'in kendini en iyi dile getirdiği ve en başarılı albümdü. Yalnızca Robin'in ambient gitarı seviye atlamamış, Elizabeth'in de vokali evrimleşip daha yeni ve daha feminen bir zemine oturmuştu. Anneliğin getirdiği hislerle yazdığı şarkı sözleri ve Q Magazine tarafından Kate Bush benzetmesi yapılan bu yeni vokal Cocteau Twins açısından oldukça olumlu karşılanan bir durumdu. Nitekim grup üyelerinin en mutlu olduğu bir dönemde ortaya çıkmış son derece keyifli bir dream pop / shoegaze albümü olmuştu. Şarkı sözleri önceki şarkı sözlerinden tamamen farklıydı. Buna bağlı olarak şarkılardaki soundlar ve ritimler de değişmiş, daha yumuşak, daha romantik bir hava hâkim olmuştu.



Son derece başarılı olan bu albüm maalesef beraberinde talihsiz, hatta trajik bir süreç başlattı. Uyuşturucu problemlerinden kurtulamayan Robin, Liz ile süregelen 13 yıllık ilişkisini kaybetmişti. Duygusal birliktelikleri sona erse de Cocteau Twins'teki birliktelikleri devam etti. Ancak yıllardır birlikte çalıştıkları 4AD plak şirketi ile olan sözleşmeleri Robin'in birtakım problemleri nedeniyle sona ermişti. Kasım 93'te çıkarılan "Blue Bell Knoll" albümü Fontana Records etiketi taşıyordu. Albümün içeriği Liz'in Robin'e olan sistemiyle doluydu.

3 yıl sonra tekrar stüdyoya giren grup sekizinci ve son albümünü 13 Mart'ta Fontana etiketiyle piyasaya sürdü. "Milk and Kisses" isimli bu son albümden kısa bir süre sonra Cocteau Twins kariyerini noktalayıp dağılır. Bu dönem aynı zamanda shoegaze öncülerinin bir bir dağıldığı, independent müziğin sonbahar dönemidir. Slowdive, My Bloody Valentine, Ride, The Jesus And Mary Chain, Galaxie 500… Kimler dağılmadı ki? Ama dağılan grupların ardından yeni gruplar ve solo projeler doğdu. İşte bu dönemde Elizabeth Fraser, 1998’de Massive Attack ile beraber çalışmaya başladı. "Mezzanine" albümünde yer alan o efsane "Teardrop" şarkısına imzasını atmıştı. Bu albümde aynı zamanda "Black Milk" ve "Group Four" parçalarını da seslendirdi.

Ardından 2001 yılında Howard Shore'un orkestrasına katılarak The Lord of the Rings'in üç soundtrack’ini seslendirdi. Birçok grupla, müzisyenle çalışmaya devam etti. 2005’te Yann Tiersen'in "Les Retrouvailles" albümünde de yer aldı. "Kala" ve "Mary" adlı fevkalade iki şarkıyı seslendirdi.



Elizabeth Fraser son olarak 2009 yılında "Moses" adlı bir single yayımladıktan sonra sessizliğe büründü.



Dilerseniz Elizabeth Fraser'ın özel hayatına da kısaca bir göz atalım.

Elizabeth FraserCocteau Twins projesine dahil olduktan bir yıl sonra grubun  Robin Guthrie ile bir ilişkiye başladı. Birlikte Cocteau Twins'te harikalar yaratan ikili Will Heggie'nin gruptan ayrılmasıyla "Head Over Heels" isimli LP albümü beraber çıkarmışlardı. Liz & Guthrie ikilisinin bu duygusal birlikteliği tam 13 yıl sürdü. 1989'da Lucy Belle isminde bir kız çocuğu oldu. 3 yıl sonra Cocteau Twins dağılmanın eşiğine geldi. Robin Guthrie çok fazla alkol ve uyuşturucu kullanıyordu. Kendini kaybediyordu ve hiçbir şey üretemiyordu. Tüm bunların üstüne bir de yıllardır birlikte çalıştıkları plak şirketleri 4AD ile yolları ayırdılar. Fraser onu sürekli durdurmak istese de başarılı olamıyordu. 1993 yılında Fontana Records etiketiyle yayımlanan "Four-Calender Cafe" albümündeki "Bluebeard" şarkısının sözlerini onun için yazmıştı: "Are you the right man for me? Are you safe? Are you toxic? Are you my friend?



Yalnızca "Bluebeard" ile kalmadı Robin'e olan sitemi. "Theft, And Wandering Around Lost" şarkısında adeta öfke kusuyordu: "The man is an offender. He took my value. And I give back his shame. And I take back my power. My body is my own. My body is mine alone."


Albüm yayımlandıktan kısa bir süre sonra 13 yıllık Liz & Robin birlikteliği sona erdi. Liz, Robin'in bu sorumsuzluklarına daha fazla tahammül edememişti. Fakat müzik kariyerindeki birliktelikleri hâlâ sürüyordu. Konuyla ilgili olarak Fraser şunu söyledi "Birbirimize çok yakındık fakat daha büyük sorumluluklarımız vardı". Bundan sonra mutsuz bir grup hâline gelen Cocteau Twins'in bu durumu için "çocukçaydı" yorumunu yapmıştı Liz.

Cocteau Twins 1994'te bir konser turuna çıkmıştı ve o dönem Jeff Buckley ile Elizabeth Fraser'ın yolları kesişmişti. Daha önce Jeff'in babası olan Tim Buckley'nin "Song to the Siren" isimli şarkısını This Mortal Coil için seslendiren Fraser, bu karşılaşmadan sonra Jeff'e aşık olur. Kim olmazdı ki zaten? Özellikle birbirlerinin sesine olan hayranlıkları muhteşem bir aşkı doğurmuştu. Liz'in deyimiyle ikisi de birbirlerine deliler gibi aşıktı. Fakat bunu gizli tutuyorlardı. Fraser bunun yayılmasından yana değildi. Çünkü Robin'den henüz yeni ayrılmıştı ve kızı 5 yaşındaydı.

Liz & Jeff ikilisi o rüya gibi seslerini değerlendirmek istiyordu. Ve kısa süre içinde birçok şarkı ürettiler. Şarkıların yalnızca kendilerine özel kalmasını isteseler de dijital ortama bir şekilde sızdı. "All Flowers in Time Bend Towerds the Sun" bunlardan biriydi.  Bu durum ikiliyi bir hayli irite etmişti. The Guardian'da yer alan röportajda Fraser şunu söylemişti:
-Neden insanlar her şeyi duymak zorunda?
-Fakat çok güzeldi.
-Ama görüyorsun, daha bitmemişti bile. Artık dinlemek istemiyorum o şarkıyı. Belki hakkında bir daha düşünmeyeceğim bile.




Elizabeth ilişkinin gizliliği üzerinde bu kadar titizlikle dururken Jeff bunun saçma olduğunu söyleyip reddediyordu. Bu durum ilişkinin sonunu getirdi. 1995'te Jeff ve Elizabeth ayrıldılar.

Eylül 1995'te Cocteau Twins yeniden stüdyoya girer ve 9 yıl sonra ilk defa bir EP albüm yayımlar. Fontana Records etiketiyle yayımlanan "Twinlights" isimli bu kısaçalar albümde yer alan "Rilkean Heart" şarkısını onun için yazmıştı. "Rilkean Heart" ismi Alman şair Rainer Maria Rilke'den geliyordu. RilkeJeff Buckley'nin en sevdiği şairdi. Lirik/romantik şiirin en önemli temsilcilerinden olan Rilke'nin kalbine sahip olduğunu belirtiyordu.Elizabeth Fraser "Rilkean Heart" şarkısını eski sevgilisi Robin Guthrie ile birlikte yazmıştı. Ne acı!

Ayrılıktan 2 yıl sonra albüm çalışmaları için Jeff Buckley Memphis'e gitti. 29 Mayıs 1997'de Mississippi nehri kıyısında Led Zeppelin'in "Whole Lotta Love" şarkısını söyledikten sonra kıyafetleriyle birlikte nehre girdi. 4 Haziran günü cansız bedeni kıyıya vurdu.

Bu trajik olayın ardından Massive Attack ile birlikte "Mezzanine" albümü üzerinde çalışan Fraser, o muhteşem "Teardrop" şarkısını Jeff Buckley için yazmıştı.



BBC'nin Jeff Buckley için hazırladığı belgeselde konuşan Liz "Twinlights EP albümü o adam hakkındaydı. Son vedaydı ona. Ona çok ihtiyacım vardı ama o hep kaçtı." demişti. "Henüz tanışmadan beni etkilemişti. Onun gibi olmak istiyordum. Bu utanç verici ama gerçek. Ona yalnızca aşık olmadım. O çok güzeldi." Sözlerde Jeff'e olan hayranlığını, aşkını, sitemini, özlemini ve çaresizliğini dile getiriyordu. Fraser'ın "Tanrı'nın sesi" diye adlandırılan o muhteşem soprano vokali şarkıyı öyle bir hâle getirmiş ki, inanıyorum ki şarkının bu öyküsünü bilmeyen Cocteu Twins hayranları "Rilkean Heart"ı tekrar dinlediklerinde çok daha farklı şeyler hissedecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder